Kırmızı Oda Dizisi : Ufaktan bir bakış


 



Kırmızı Oda dizisi yayınlanmış olduğu ilk bölümü ile televizyon sektörüne sağlam bir giriş yaptı. Oyuncuların performansı, hikayelerin vuruculuğu ve gerçek hayat hikayelerinden esinlenilmiş olması, izleyiciyi terapi odasına misafir etmesi Kırmızı Oda dizisini ilk bölümde muhteşem işler yaptı. Tabikide, Türk televizyon sektörünün alışkın olduğu; kadına şiddet, mafyacılık, töre cinayeti, kan davası, namus meseleleri gibi ucuz tekrarlanabilir bir senaryo temasına sahip olmaması da Kırmızı Oda için fazlaca avantaj oluşturmuştu.

Böyle bir dizi bu kadar 'hype' olduktan sonra marvel serisi sonrası Kırmızı Oda dizi incelemesi yazmam lazımdı.

Kırmızı Oda, ilk bölümü ile evlerimize travma, anksiyete, paranoya, sosyal öğrenme, depresyon gibi pek çok psikolojik betimlemeyi taşırken empati duygusuna da yer verdi. İkinci bölümde; öfke olarak ifade edilenin ardında derin bir üzüntü olduğunu gördüm ve Alya'yı ben çok heyecandan yerimde duramadım neler olacaktır diye. Dizide ne kadar yer yer hatalar olsa da bize terapinin ve psikolojik desteğin önemini çok iyi anlattığı için ben görmezden gelmiştim

Ağlamanın önemi

Şimdi ise gelelim buraya gelip danışanlara. Meliha, Salih, Mehmet, Nesrin, Alya… Her birinin farklı ve vurucu bir hikayesi var. Ama bazı ortak noktaları da yok değil. Belki de en önemli detay bir yerlerde üzüntünün kucağına bıraktıkları bir çocuğu içlerinde saklamaları. Üzülünce ağlayabilmenin ne büyük bir nimet olduğunu hatırlatmıştı bana ama dikkatimi çeken iki kişi var Mehmet ve Meliha



Ağlamak faydalı mıdır insan için? Elbette faydalıdır. Bir kere fizyolojik bir ihtiyaçtır. İlk düştüğünde 40˚C olan gözyaşı, gözdeki mikrop ve zararlı bakterilerin temizlenmesini sağlar. Öte yandan, kişinin kendisine ve başkalarına zarar vermeden duygusal boşalım, rahatlama yaşamasına ve dengeyi tekrar kurmasına yardımcı olur. Ağladıktan sonra rahatlamış hissetmemizin bir sebebi de kişinin ağlaması sırasında vücudun alarma geçmesi ve dengeyi tekrar kurabilmek için dopamin ve serotonin salınımını artırmasıdır.

Ağlayamamak ve Ağlamamak


Peki ya ağlayamamak? Bir başarı mı, bir güç göstergesi mi, bir sağlamlık alameti mi? Pek değil… Ağlayamamak, kişinin duygusal boşaltımı gerçekleştirememesi nedeniyle ileride çok büyük psikolojik ve fizyolojik sıkıntılar geçirme olasılığı çok yüksektir. Çünkü bu üzüntü hali devam ederken birinin hiç içini boşaltmak için veya rahatlatmak için zaman yaratamaması ve  sürekli sürekli birikmesi de genetik yatkınlığı bulunan psikolojik rahatsızlıkları tetikleyebilir.

Ağlayamamanın zor bir durum olduğunu çok iyi biliyorum çünkü bir yakın gördüğüm bir insan zamanında vefat ettiği zaman ağlayamamıştım içimde zamanla birikti açıkçası benim fark edemediğim psikolojik sorunlara yer açtı ve bunun üstesinden gelmek hiç kolay olmadı. ama siz ağlayamamanın baş etmesi zor bir durum olduğunu Kırmızı Oda’yı izlerken fark etmişsinizdir. Ağlayamamak ve ağlamamak arasında da fark olduğunu bilirsiniz. Kırmızı Oda’da da her iki örneğini görüyoruz. İsteyip de ağlayamayan, hissizleşen de var; ağlamayı bir zayıflık, eziklik olarak görüp ağlamayan, ağlamayı yok sayan da. Peki ağlayamamak psikolojide ne anlatır bize?

Ağlayamamak ile akla ilk gelen Depresif bozukluk olacaktır. Duygu durum ve kaygı bozukluklarının negatif duygulanım alanındaki ortak kümesi nedeniyle kaygı başlığını da akla getirebilir. Ancak bilindiği üzere depresyonun aşırı uyuma ya da uyumama, aşırı iştah artışı ya da yüksek iştahsızlık, aşırı ağlama ya da ağlayamama gibi iki zıt kutuptan oluşan güçlü belirtileri vardır.

Hangi uçta yer alırsa alsın bu belirtiler kişinin işlevselliğini, yaşam doyumu seviyesini azaltacaktır. Ayrıca ağlayamama kutbunda yer alan bir biçimde depresyon yaşayan kişiler, ağlamanın getirdiği rahatlama, duygusal boşalım ve vücudun denge kurmak için alarma geçmesi gibi artılardan faydalanamayacakları için döngüsel bir iç sıkıntısı da yaşayabilirler ki bu da bireyi önemli seviyeye itebilir.

Kırmızı Oda Ağlayamayanı: Meliha




Kırmızı Oda Meliha’nın repliğini izlediyseniz belki hatırlarsınız: Belki 30-35 yıl vardır, hiç ağlamamıştım. Meliha, ağlayamamak gibi pek çok önemli bir depresyon belirtisine sahip. Zamanında içine bir kara kutu olarak zihnine hapsettiği travmalar ve acıya karşı duyarsızlaşmasa da tepkisizleşmiş olması önemli bir depresyon ile kesişen bir yol çizmiş ona. Ben bütün planlarımı bu hayattan gitmek üstüne yaptım diyerek de özkıyım düşünceleri olduğunu anlatıyor bize ve terapiste.

Yeni yayında sizlere kırmızı odanın ağlamayanı Mehmet'ten bahsedeceğiz Umarım yeni yıl için güzel planlar yeni başlangıçlarınız vardır mutlu çalışmalar 👏

Yorumlar

Popüler Yayınlar